9 Haziran 2020 Salı

YASEMİN ADAR

Yasemin Adar, 6 Aralık 1991'de Balıkesir'de dünyaya geldi. Adar, Türk kadın güreşçi ve eski gülle atmacı. Spor hayatına gülle atma ile başlayan Adar, daha sonra güreşte mücadele etmeye başladı.Mersin'deki 2013 Akdeniz Oyunları'nda mücadele eden Adar, 72 kg kategorisinde altın madalya kazandı. 10 Mart 2016'da Riga'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda kadınlarda Türkiye'ye ilk altın madalyayı kazandıran sporcu oldu. Paris'teki 2017 Dünya Güreş Şampiyonası'nda, 75 kg kategorisinde de altın madalya kazanarak organizasyon tarihinde ülkesi adına bunu başaran ilk kadın güreşçi oldu.Kadınlar 76 kiloda temsil eden Yasemin Adar, final müsabakasında Avusturyalı Martina Kuenz ile karşı karşıya geldiği mücadeleden galip gelerek 4. kez Avrupa Şampiyonu oldu.

HÜLYA ŞENTÜRK



Eskişehir’den 40’ın üzerinde milli sporcu yetiştiren Ahmet Kambur’un kendi çocukları da hep Milli Judocu olarak mindere çıktılar. Kambur şuan Milli takımı çalıştıran Hüseyin Özkan’ın Olimpiyat şampiyonu olmasında başrol oynamıştır. Hülya Şentürk’ün Olimpiyat üçüncüsü olmasında yine O’nun imzası vardır.1968 yılından bu yana, yani 48 senedir Judo sporunun içinde olan ve bu sporunun tarihine adını altın harflerle yazdıran Ahmet Kambur, resmi görevinden emekli olduktan sonra 2006 yılında Eskişehir Judo Spor Kulübünü kurdu. Deneyimli antrenör uzman antrenör kadrosuyla birlikte tecrübelerini şimdi yeni nesillere aktarmaya çalışıyor.Eskişehir de judo sporunun var olmasında en büyük pay sahibi olan antrenör Ahmet Kambur’un 3 kuşak Judocu ailesi var. Kambur içinde ki spor sevgisini sadece evlatlarına değil, torunlarına dahi aşılamış durumda…Kambur çocuklarına da judoyu sevdirerek milli takıma sporcu yaptı. Oğlu Kürşad Kambur ve kızı Nilşad Tezal milli takımlarda antrenör olarak görev yaparken, İsmail Serhat Kambur ise milli takımda sporcu olarak mücadele etti. İsmail Serhat Kambur üst üste 3 kez Balkan şampiyonu olan tek sporcu unvanını da elinde bulunduruyor. Diğer kızları Nihal Bayatlı ve Semra Kambur’da Judo sporundan kopamıyorlar. Kambur’un judocu çocuklarının Minikler, Yıldızlar, Gençler ve Büyükler dallarında birçok Türkiye şampiyonluklarının yanında Avrupa dereceleri ve Balkan birincilikleri bulunuyor. Torunlar Berke Tezal, Yiğit Kambur, Enes Bayatlı ve Tuana Kambur da ailenin büyük fertlerinin arkasından bu bayrağı devralarak Eskişehir’de Judo sporunu yaşatmaya aday birer sporcu ve antrenör olarak geleceğe göz kırpıyorlar.Şuana da kadar istediği her şeyi başardığını ifade eden Ahmet Kambur’un en büyük son hayali ise Eskişehir ilinden yetişecek bir sporcunun olimpiyatta madalya almasını görmek. Bu anlamda Avrupa Şampiyonu olarak Paralimpik Olimpiyatları için barajı geçen ve Ağustos ayında yapılacak 2016 Rio Oyunlarında ülkemizi temsil edecek Mesme Taşbağ’dan beklentiler büyük. Şuanda Dünya’da ilk 3 sırada bulunan Mesme ülkemiz adına engellilerde ilk Avrupa şampiyonu olma başarısını gösteren sporcu oldu.Öte yandan Balkan şampiyonu olan Judospor kulübü sporcusu Ata Tuncer şimdiden 2020’de yapılacak olan Olimpiyatlara hazırlanıyor. Ama öncesinde Tuncer’in 2019’da Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında iyi bir derece göstererek Olimpiyatlara katılma hakkı kazanması gerekiyor. Deneyimli antrenör Ahmet Kambur’un bu iki sporcusundan beklentileri büyük. “Judoda daha büyük başarılara açım” diyen Ata Tuncer’in “2020 Olimpiyatlarına kalacağıma inanıyorum Çünkü arkamda beni her zaman destekleyen ailem ve çok iyi iki antrenörüm Ahmet Kambur ve Kürşad Kambur var. Hiçbir şey imkansız değil” açıklaması, Kambur ailesinin bu spor dalında ne kadar aktif olduğunu gösteriyor.

28 Mart 2020 Cumartesi

LARİSA SEMYONOVNA

Larisa Semyonovna Latynina (d. 27 Aralık 1934) Sovyet jimnastikçi. 1956 ve 1964 yılları arasında Sovyet takımı ile 4 tane, bireysel ise 14 olimpiyat madalyası kazanmıştır. Toplamda kazandığı 18 madalya ile 2012'ye kadar en fazla olimpiyat madalyası kazanan sporcu rekorunu 48 yıl elinde tutmuştur. ABD'li yüzücü Michael Phelps kendisinin en fazla madalya rekorunu kırmış olsa da en fazla bireysel olimpiyat madalyası kazanma rekoru (14) hala kendisine aittir. Latynina, Sovyetler Birliği'nin jimnastikteki başarısına katkıda bulunan isimlerden biri olarak bilinir. 1966 yılında sporu bıraktıktan sonra Sovyetler Birliği takımının koçluğunu yapmıştır. 1977'de bu görevivini bırakana kadar Sovyet takımı onun koçluğunda 1968, 1972 ve 1976 Olimpiyatlarında takım altın madalyasını kazanmıştır. Olimpiyatlarda genel toplam, takım finalleri ve yer hareketlerinde şampiyon olan sporcu, asimetrik paralel ve denge aletinde gümüş, atlama masasında ise bronz madalya kazandı. Latynina, 1962 Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası'nda genel toplamda Věra Čáslavská önünde altın madalya aldı. Son olimpiyat ve dünya şampiyonu olan sporcu 1964 Yaz Olimpiyatları'nda Čáslavská'ya geçilecekti. Latynina olimpiyat kariyerine takım finalleri ve yer hareketleri'ni üç olimpiyat üst üste kazanarak 2 altın madalya daha ekleyecekti.Diğer aletlerde bir gümüş ve iki bronz alan Sovyet jimnastikçi dokuzu altın olmak üzere toplamda on sekiz olimpiyat madalyasına ulaştı. Olimpiyatlarda katıldığı neredeyse tüm disiplinlerde madalya alan sporcunun madalya alamadığı tek yarışma 1956 olimpiyatlarında denge aleti finaliydi. Latynina o finalde dördüncü olmuştu. Latynina'nın dokuz altın madalyası onu Birden fazla altın Olimpiyat madalyası kazananlar listesi'nde Michael Phelps'in ardından (18 altın madalya); Mark Spitz, Carl Lewis ve Paavo Nurmi ile birlikte ikinci sıraya yerleştirmiştir. 1964 yılından 2012'ye kadar bireysel ya da takım olarak herkesten fazla olimpiyat madalyası kazanan sporcu oydu. Latynina en fazla olimpiyat madalyası kazanan kadın sporcu ve en fazla olimpiyat madalyası kazanan kişi ünvanını alan tek kadın sporcudur. Ayrıca artistik jimnastik sporunda ikiden fazla genel toplam olimpiyat madalyası alan ve ikiden fazla kez alet finalini kazanan (yer hareketleri - 3 kez) tek sporcudur.Ayrıca Dünya Şampiyonası ya da olimpiyat oyunlarında tüm branşları kazanan üç kadın sporcudan biridir. (Dünya şampiyonasında) Olimpiyatlarda takım genel toplam ve alet finallerinde altın madalya alan tek kadın jimnastikçidir.

ŞAHİKA ERCÜMEN



Dalış sporunda Türkiye'de ilklere imza atan Şahika Ercümen, dondurucu sularda Türk bayrağını dalgalandırarak Antarktika'da tüpsüz dalan ilk Türk kadın sporcu oldu. İşte, Şahika Ercümen'in biyografisi ve başarılarla dolu kariyeri...Şahika Ercümen 16 Ocak 1985 tarihinde Çanakkale'de dünyaya geldi. Serbest dalışta Türkiye rekorunu elinde bulunduran Şahika Ercümen, Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü mezunudur ve aynı zamanda Başkent Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi almıştır.2006'da, İspanya'nın Tenerife kentinde düzenlenen Serbest Dalış Dünya Şampiyonası'nda elde ettiği dereceyle Türkiye rekoru kırdı. 26-27 Mayıs 2007 tarihlerinde, Ankara ODTÜ kapalı yüzme havuzunda düzenlenen dinamik apnea Türkiye Şampiyonası'nda tek nefesle havuzda 145,35 metre giderek Türkiye rekoru kırdı.2008 yılında, Türkiye Sualtı Hokeyi Millî Takımı ile Avrupa üçüncüsü, Serbest Dalış Avrupa Şampiyonası'nda geçirdiği sakatlığa rağmen Avrupa dördüncüsü oldu. 2009 yılında serbest dalış alanında Türkiye şampiyonluğu elde etti. 2010 yılında Türkiye rekoru ve dünya rekoruna en yakın derecenin (-65 metre) sahibi oldu.11 Şubat 2011 tarihinde Avusturya'nın Weissensee bölgesinde buz altında tek nefeste 110 metrelik bir mesafeyi katetmiş hem erkekler hem de kadınlarda Buzaltı Yatay Dalış dünya rekorunu kırmıştır. 22 Temmuz 2014 tarihinde Antalya'nın Kaş ilçesinde paletsiz değişken ağırlıkla yaptığı dalışta 91 metreye ulaşarak dünya rekorunun sahibi olmuştur. Paletsiz değişken ağırlıkla kırdığı dünya rekorundan bir gün sonra paletsiz ip destekli serbest dalış kategorisinde 72 metrelik derecesiyle yeni bir dünya rekorunun sahibi olmuştur.19 Ocak 2015 tarihinde Milliyet Gazetesi tarafından düzenlenen "61. Milliyet Yılın Sporcusu Ödülleri"'nde Ercümen 2014 yılının sporcusu ödülünün sahibi olmuştur.Ercümen 2015 yılının Haziran ayında Japonya'nın Kushimoto kenti yakınlarında batan Osmanlı gemisi Ertuğrul'a saygı dalışı gerçekleştirdi.Ercümen, Antalya'nın Kaş ilçesinde düzenlenen Serbest Dalış Türkiye Şampiyonası'nda paletli sabit ağırlık ip destekli dalış kategorisinde 72 metreye ulaşarak kendine ait 70 metrelik Türkiye rekorunu kırdı ve birinciliği elde etti.22 Ekim 2016 tarihinde Antalya'nın Kaş ilçesi açıklarında Değişken Ağırlıklı Paletli alanında 110 metreye dalarak CMAS onaylı yeni bir dünya rekoru kırmıştır. 21 Ocak 2017 yılında yayınlanan 2017 Survivor kadrosuna alınmış ve Ünlüler takımında yarışmaktadır. 26 Nisan 2017 tarihinde Survivor'dan elendi.2019'un Şubat ayında 3. Ulusal Antarktika Bilim Seferi kapsamında gittiği "beyaz kıta"da ilk dalışını yaparak tarihe geçti.

VENUS WİLLİAMS



Venus Ebony Starr Williams, 17 Haziran 1980 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Lynwood şehrinde dünyaya gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’ni temsil eden Venus Williams, 1994 tarihinde profesyonel tenis kariyerine başlamıştır. Eski dünya 1 numarası olan Amerikalı raket, dünyanın en başarılı tenisçileri arasında gösterilmektedir. Tekler kariyerinde 7 kez Grand Slam kazanma başarısı gösteren Venus Williams, kardeşi Serena Williams’a nazaran daha az Grand Slam kazanmıştır. 1.85 boyunda olan Venus Williams, 31 Ekim 1994 tarihinde profesyonel olduktan sonra 46 kez turnuva kazanma başarısı göstermiştir.Kariyeri boyunca, yaklaşık 31 milyon
$’lık bir gelir elde eden Venus Williams, %78.9’luk galibiyet yüzdesiyle, birçok dünyaca ünlü tenisçiyi geride bırakmayı başarmıştır. İlk kez 25 Şubat 2002’de Dünya Tenis Klasmanı’nda 1 numaraya yükselen Venus Williams, 6 Mayıs 2015 tarihi itibariyle Dünya Tenis Klasmanı’nda 16. sırada yer almaktadır. Venus Williams, kazandığı 7 Grand Slam turnuvasıyla gelmiş geçmiş en başarılı 20 bayan tenisçi arasına girmeyi başarmıştır. 1994’te profesyonel olan Williams, ilk Grand Slam’ini 2000 yılında Amerika Açık Tenis Turnuvası’nı kazanarak elde etmiştir. Aynı yıl İngiltere’de düzenlenen Wimbledon’u da kazanan Venus Williams, 2000 yılında bu sayede duble yapmayı başarmıştır.2000 yılında gösterdiği performans ile, dünyanın en iyi tenisçileri arasına girmeyi başaran Venus Williams, yükselen performansını, 2001 yılında da gösteren Venus Williams, Amerika Açık Tenis Turnuvası’nı ve Wimbledon’u kazanarak üst üste iki yıl duble yapma başarısı göstermiştir. Sonraki yıllarda, 3 Grand Slam daha kazanan Williams, 2002 yılında Fransa Açık Tenis Turnuvası’nda final oynasa da finali kazanma başarısı gösterememiştir. Bir sonraki yıl da Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nda final oynayan Venus Williams, yine rakibine yenilerek kupayı kaldırmayı başaramamıştır.İki sezon final oynamasına karşın kupaya uzanamayan Venus Williams, Wimbledon’da, 2005,2007,2008 yıllarında final oynamış ve bu finalleri kazanarak toplam Grand Slam sayısını 7’ye çıkarmıştır. Bunun yanı sıra 2000 yılında Sydney’de düzenlenen Yaz Olimpiyatları’nda altın madalya kazanan Venus Williams, çiftlerde daha başarılı bir grafiğe sahiptir. Teklere nazaran çiftlerde daha fazla turnuva kazanan Williamas, 13 kez Grand Slam kazanma başarısı göstermiştir. Ayrıca çiftlerde 2000, 2008 ve 2012 Yaz Olimpiyatlarında altın madalya kazanan Williams, bu alanda dünya 1 numarası olarak uzun yıllar profesyonel tenis kariyerine devam etmiştir. Williams, 23 Mart 2015 itibariyle, çiftlerde dünya 128’incisidir.

GRACE HOPPER

Bilgisayar programlama dilleri için ilk derleyiciyi geliştiren Grace Hopper, Amerikalı bilgisayar bilimcisi ve ABD donanmasında rütbeli asker olarak görev yapmıştır. Tümamiral Grace Murray Hopper, 9 Aralık 1906 tarihinde doğmuş ve 1 Ocak 1992'de ölmüştür. New York'ta doğan Grace Hopper, Yale Üniversitesi'nde Matematik ve Fizik eğitimi gördükten sonra 1930 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra, 1934 yılında Yale Üniversitesi'nde Matematik dalında doktora yapmıştır. Harvard Mark I bilgisayarının ilk programcılarından olan Hopper, bilgisayar programlama dilleri için ilk derleyici ve ilk modern programlama dillerinden biri olan COBOL'un geliştiricilerindendir. Bilgisayar dilinde "debugging" olarak bilinen programı hatalardan temizleme konseptinin de ilk kullanıcılarındandı. Amerikan savaş gemisi USS Hopper (DDG-70) adını ünlü bilgisayar bilimcisi Grace Hopper'dan almıştır.1959 sonbaharında CODASYL adıyla ülkenin bilgisayar uzmanları bir araya geldiği konferansın komitesine Grace Hopper teknik danışman olarak katılmıştır. Bu konferansta COBOL'u geliştirme yönünde ilk adımlar atıldı. Hopper programlama dillerinin makine dilindense İngilizce'ye daha yakın olması gerektiği fikrini savundu. 1973 yılında yüzbaşılığa terfi etti. Deniz Kuvvetleri için COBOL'a yan derleyiciler ve uygulamalar geliştirdi.

ROSALİND FRANKLİN

Rosalind Elsie Franklin (25 Temmuz 1920’de doğdu (Londra, İngiltere) – 16 Nisan 1958’de öldü (Londra, Birleşik Krallık)) Londra, İngiltere’de dünyaya geldi. Franklin’in babası bir bilim adamı olmak istiyordu, ancak I. Dünya Savaşı sırasında eğitimini kısa kesip, onun yerine bir üniversite öğretmeni oldu. Rosalind Franklin son derece akıllıydı ve o da bir bilim insanı olmak istiyordu. Babası, kadınların böyle bir kariyere sahip olmalarının çok zor olduğunu düşünüyordu. Ancak, O tarihte kızlara fizik ve kimyayı öğreten birkaç kurumdan biri olan St. Paul’un Kız Okulu’nda mükemmel bir eğitim aldı. Franklin, kimya eğitimine 1938’de Cambridge Üniversitesi’nde devam etti.Mezun olunca, lisansüstü eğitim için araştırma bursu aldı. R.G.W Norrish’in laboratuvarında bir yıl geçirdi. Norrish, Franklin’in potansiyelini fark etti, ancak kız öğrencisine karşı cesaret verici ya da destekleyici değildi. İngiliz Kömür Kullanım Araştırmaları Derneği’nde (CURA) asistan araştırma görevlisi olarak işe girdCURA genç bir organizasyondu ve araştırmalarda daha az formalite vardı. Franklin oldukça bağımsız bir şekilde çalıştı. Franklin, 1947 yılına kadar CURA için çalıştı ve kömürün fiziksel yapısı hakkında bir dizi bildiri yayınladı.Franklin’in sonraki kariyeri onu Paris’e götürdü. Eski bir arkadaşı, onu Fransa’daki araştırmaların çoğunu yöneten Marcel Mathieu’la tanıştırdı. Marcel Mathieu, Franklin’in eserlerinden etkilendi ve Laboratoire Central des Services Chimiques de l’Etat’da ona bir iş teklifi verdi. Burada Jacques Mering’in X ışını kırınım tekniklerini öğrendi.1951’de Franklin’e, Londra’daki King’s College’da 3 yıllık araştırma bursu sunuldu. Franklin, King’s College’da X-ışını kristalografi ünitesini kurup iyileştirmek istiyordu. Maurice Wilkins, King’s College’daki DNA sorununu çözmek için zaten X-ışını kristalografisini kullanıyordu. Franklin’e, Wilkins’ın asistanı olarak işe alındığı söylendi. Bu durum kötü bir başlangıç yarattı.Bir öğrenci olan Raymond Gosling ile birlikte çalışan Franklin, kristalize DNA ipliklerinin iki ayrı yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını elde edebildi. İki farklı DNA ipliği kullandı. Bundan yola çıkarak, DNA iplikçiklerinin temel boyutlarını çıkardı.Verilerini King’s College’da James Watson’ın katıldığı bir konferansta sundu. 1953’te hem Wilkins hem de Franklin, DNA’nın yapısına ilişkin X-ışını verilerini yayınladılar.Franklin Cambridge’ten 1953’te ayrıldı ve tütün mozaik virüsü yapısında çalışmak için Birkbeck laboratuarına gitti. Konu hakkında bir dizi makale yayınladı ve kanserden mustarip olsa da aslında çok fazla çalışma yaptı. 1958 yılında kanserden öldü.1962’de Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü, DNA yapısını çözmek için James Watson, Francis Crick ve Maurice Wilkins’e verildi. Nobel komitesi ölüm sonrası ödül vermediği için ödülü alamadı.
 

Yeni Dünya Template by Ipietoon Cute Blog Design and Bukit Gambang